Mutlu anımızda ya da çok üzüldüğümüzde vücudumuzun fiziksel tepkisi ile dış dünyaya o duygunun somut bir yansımasını göndeririz. Bu gibi anlarda yanaklarımızdan aşağı süzülen gözyaşı da buna bir örnektir.Fakat bu bahsettiğim duruma göz yaşından başka bir örnek daha var. Garip bir biçimde boğazımızda da bir yumru hissederiz. İsterseniz duygusal olduğumuz anlarda içimizde gerçekleşen fiziksel olaylara bir göz atalım.
Otonom sinir sistemi diğer sistemleri kontrol eden kapsayıcı sistemdir üzüntülü olduğumuz durumlarda çalışmaya başlar ve vücudumuzda garip tepkilerin oluşmasında rol oynar. Aslında “ kaç ya da kal ve diren” tepkisini de kontrol eden bu sistemdir. Bu sistem aktif olduğunda vücudumuzun her yerine oksijen göndererek bu iki seçenekten birini yapmamızı sağlar. Bütün kaslarımıza oksijen gönderebilmesi için derince nefes almanıza ihtiyacı vardır bu sistemin. Daha fazla hava alabilmemiz için nefes borumuza “mümkün olduğu kadar açık kal” sinyali gönderilir. Bu şekilde boğazınız normalde olduğundan daha uzun süre açık kalır ve bu açıklık da daha fazla havanın içeri alınmasını sağlar. Ama bunu hissetmeyiz.
Gözyaşımızın da oluşmasında sinir sisteminin etkisi vardır. Ağlamanın yan etkileri de vardır elbette, örneğin akan burun, kızaran surat ve baş ağrısı gibi… Kötü bir haber alınca sinir sistemi kaslarınıza oksijen gönderirken gözyaşı kanalımızda harekete geçer. Ağlamaya başladığımızda aynı zamanda derin nefesler de alırsınız. Bunun için de glotisiniz daha da açılır. Bu sırada gözyaşlarınız akarken dolan burnunuz ve boğazınız da yutkunmanıza sebep olur. Bu durumda boğazınızda bulunan kaslar bir kafa karışıklığına girer. Böylece açık olması gereken glotisi kapar ve bu da boğazınızda bir gerilme oluşturur. İşte bu da sanki orada bir yumru varmış gibi hissetmenize sebebiyet veren şeydir. Bu durumda yapacak bir şey yoktur, sakinleşmeniz gerek 🙂