
Biyolojik savaşın örneğini tarihte birçok kez görmek mümkün olmuştur. Örneğin Hannibal Barca’nın su kuyularına zehir karıştırması veya Kazıklı Voyvoda’nın Osmanlı Devleti’ne hastalıklı esirleri satması gibi birçok örnek bulunmaktadır.
Biyolojik Silahın Tanımı
Biyolojik silah veya silahlar virüs, bakteri ve çeşitli kalıtsal hastalıkları düşmanlara bulaştırıp onların metabolizmasını bozarak etkisiz hale getirme stratejisidir. Günümüzde de gizli yollardan yapılmaktadır. (ithal edilen gıdalar vs)
Tarihteki İlk Biyolojik Silah
Biyolojik silah stratejisinin en eskileri, çağının en büyük imparatorluğu olan Moğolistan’ı göstermektedir. 13.yy’daki büyük Moğol istilasından korunmak için devletler, kendilerini kalelerinin içine hapsetmişlerdi. Moğollar ise buna çok acımasız bir çözüm yolu üretmişlerdi.

Veba hastalığının yaygın olduğu dönemlerde vebadan ölen askerleri mancınıklarla kalelerin içine göndermişler hatta bununla yetinmeyip mezarlıktaki ölüleri de kale içlerine fırtlatmışlardır. Böylelikle veba hastalığını şehirlere hızlı bir şekilde yaymışlar ve büyük istilalar yapmışlardır.

Cengiz Han’ın torunu Altın Orda Devleti’nin kurucusu Batu Han’ın da Kefe kuşatmasında bu biyolojik silahı kullanarak günümüz Ukrayna’sına bağlı Kırım Kalesini aldığı bilinmektedir. Tatar Türkleriyle birlikte Kırım Kalesini kuşatan Batu Han, kalenin konumu nedeniyle 3 ay boyunca kaleyi alamaz. Böylelikle oyunu kendi kurallarına göre oynar ve eski Moğol taktiğini uygular. Mancınıklarla yolladığı vebalı ölüler, kaleye büyük bir hastalık yayar ve kale tek bir asker ölmeden alınır. Bu olaydan sonra kaledeki veba, Avrupa’ya sıçrayıp milyonlarca insanın ölümüne sebep olur.

Moğolların bu biyolojik silahı kullandıktan sonraki aşamada dünya nüfusunun 450 milyondan 350 milyona düştüğü bilinmektedir. Vebayı onlar başlatmasa da yayılmasında oldukça etkili olmuşlardır. Tarihi kaynaklara göre Moğolların katlettiği insan sayısı dünya nüfusunun %11’ine eşit olmuştur.