Teokrasi, iktidarın kaynağının tanrıdan geldiği, bu iktidarın da din adamları veya tanrının yeryüzündeki temsilcileri sayılan insanlarca uygulanması sistemidir. Bu sistemdeki en büyük otorite dindir. Ülke dini hukuk kurallarıyla yönetilirdi ayrıca din olgusu dogmatik bir unsur olduğundan dolayı kuralları kolay kolay değişmez ve değiştirilemezdi. Ülke yönetimindeki din adamları tanrı adına devleti bu şekilde yönetirdi. Devlet kurallarına yapılan ihanet tanrıya yapılan ihanet sayılırdı çünkü devlet tanrının kurallarıyla yönetilirdi.
İlk çağ topluluklarına baktığımız zaman din ve devlet işlerinin iç içe olduğunu rahatlıkla anlayabiliriz. Aslında durumun böyle olması merkezi otoriteyi inanılmaz şekilde güçlendirdiği için bu sistem yüzyıllarca uygulanabilmiştir. Teokrasi rejimi görülen bu devletlerde dini lider ile siyasi lider aynı kişi veya kişilerdir (ruhban sınıfı)
Genel hatlarıyla bahsedecek olursak devlet başındaki kişi, tanrının hükümlerini devlet yönetiminde uygulamaktadır. Bunu isterse iyiye kullanır isterse de Orta Çağ Avrupa’sındaki gibi despot bir şekilde kullanırdı. Orta Çağ Avrupa’sında bilimsel hiçbir şeyin anlamı yoktu. Böylelikle Avrupa ne bilimde ne sanatta gelişebilmiş ne de refah seviyesini arttırabilmiştir. Orta Çağ döneminde ortaya çıkan büyük bilim adamlarının ve düşünürlerinin batıdan çıkmamasının sebebi de Teokrasi rejiminin kötüye kullanılmasıdır.
Teokrasinin bir bakıma çökmesinin sebebi de insan özgürlüklerinin, eğitimin, bilimin ve toplumsal yapının din kurallarına göre ikinci plana atılmasıydı. Belki de teokratik olan devletler, bunu bu şekilde kullandığı için biz bu şekilde biliyoruzdur. Kısaca zaman ilerledikçe yeni yeni devlet rejimleri ortaya çıkacak ve insanlar her zaman kendileri için en iyi devlet rejimini belirleyecektir.
Bu İçerikte Yer Alan Başlıklar
Teokrasinin Kelime Anlamı
Teokrasi, Yunan kökenli Tanrı anlamındaki “Theos” ve yönetim, iktidar, anlamındaki “Kratos” kelimelerinin birleşmesinden oluşmuştur.
Tarihsel Süreç İçerisinde Teokrasi
İnsanlık tarihinde ilk kurulan uygarlıklara göz atacak olursak. İlk devletlerde dini yapının çok üstün olduğunu anlamaktayız. Mısır, Sümer ve birçok uygarlıkta krallar aynı zamanda tanrı kral sayılırlardı. Yani dini güç, siyasal yapıda büyük oranda söz sahibiydi. Sümerlerde devlet yöneticisi aynı zamanda baş rahip sayılmaktaydı. Bu yüzden bu tür yapılarda merkezi otorite aşırı güçlüydü ve kimse karşı gelemezdi. Çünkü ülkeyi yöneten kişi hem dini bir lider hemde siyasi bir liderdi.
Tarih biraz daha ilerlerlese de Teokrasi rejimi kendisini korumaya devam etti. Orta Çağ Avrupa’sında Katolik Kilisesi baş yöneticiydi. İstediği kişileri dinden çıkartır her istediğini herkese yaptırırdı. Bu güç onları hem zengin hem de bileksiz bir güç haline getirmişti. Fakat zamanla kiliseye olan güven azaldı krallar ve Katolik Kilisesi iktidar yarışına girdi. Kazanan krallar olsa bile dini güç, siyasi güçte az da olsa söz sahibi oldu. (Vatikan)
Reform ve Rönesans ile birlikte bilimsel düşünce ön plana çıktı. Avrupalı devletler coğrafi keşiflerle zenginleşti ve refah seviyelerini arttırdı dolayısıyla teokratik düzen zayıflamaya başladı.
Teokrasi ve Osmanlı Devleti
Teokrasi rejimi, Osmanlı Devleti’nde tam olarak görülmese de birçok konuda bu devlet, teokratik özellikler barındırmaktaydı. Öncelikle Osmanlı’nın teokrasiyle yönetilmediğinin kanıtı, ülkeyi ruhban sınıfının değil padişahın yönetmesiydi ayrıca devlette hem dini hukuk hemde örfi hukuk bulunmaktaydı.
Osmanlı Devleti’nin teokratik özellikler gösterdiğinin örnekleri arasındaysa Yavuz Sultan Selim’den itibaren padişahların hem Müslümanların lideri hem de ülkenin lideri sayılmasıydı. (Halifelik) Bazı devlet yönetimindeki konuların karara bağlanması için şeyhülislamdan fetva alınması da dinin Osmanlı devlet yönetiminde önemli bir konumda olduğunun göstergesidir.
Teokrasi ile Yönetilen Ülkeler
Vatikan
Suudi Arabistan
Endonezya
İran
Afganistan
Moritanya
Pakistan